play_arrow

Aristoteles

Aristotelesçilik

Bilal A. Ekim 12, 2018 13012


Background
share close
  • Nasıl Platon’la başlayan akıma ve kurduğu öğretinin ve okulun geleneğine Platonculuk diyorsak, Aristoteles için de benzer durum söz konusudur ve onun felsefesinin genel hatlarını Aristotelesçilik adı altında ele alacağız.
  • Aristotelesçiliği anlatmanın yöntemlerinden birisi onun Platon’la karşılaştırmasıdır. Biz de bu yöntemi kullanarak başlayacağız onu anlatmaya. Seri boyunca yapacağımız incelemenin kabaca bir ön hazırlığı olacak bu karşılaştırma aynı zamanda. Önce iki filozof arasındaki benzerlikleri ele alalım.

BENZERLİKLER

  • Farabi’nin yazdığı Kitabül Cem eserinde Platon ve Aristoteles arasında bir fark olmadığı ileri sürülür. Benzer şeyi Platon’un hocası Saccas’ın da yazdığı yedi kitapta yaptığı rivayet edilir. Biz de burada benzerliklerine değinelim öncelikle.
  • Metafizik: Platon’un felsefe tarihine en büyük katkısı idealar kuramıdır diyoruz. Aristoteles’in de bu konuda, yani varlık veya gerçekliğin, tözün ne tür bir şey olduğu konusunda temelde Platon’u devam ettirdiğini söylememiz doğru olacaktır. Aristoteles için de töz, gerçek varlık, ezeli-ebedi, değişmez, hareketsiz, madde dışı bir şeydir. Platon bu şeylere idea derken Aristoteles form diyecektir.
  • Metafizik: Platon varlık konusunda idealist bir çizgideyken, bilgi konusunda rasyonalist bir duruş sergiler. Aristoteles de benzer çizgidedir. Bilginin ve bilimin konusu olarak bireysel, duyusal şeyleri değil, formaları, yani duyusal-üstü, madde dışı gerçeklikleri, tümelleri kabul etmekte ve onları kavrayan yetinin de esas itibariyle akıl olduğunu ileri sürmektedir.
  • Epistemoloji: Platon bilim için ideal olarak, geometri örneğine göre tasarlanmış, tamamen dedüksiyonlara dayanan formel bir yapıyı önermiştir. Kanıtlanmaya ihtiyaç duyulmayan, apaçık ilkelerden yola çıkılarak bilim yapılır. Aristoteles’e göre de bilimsel bilgi, özü itibariyle “kanıtlanmış bilgi”dir ve bilim denen şey, bu tarzda “kanıtlanmış önermelerden meydana gelen bir sistem”dir. Yalnız o bu kanıtlamanın aracı olarak geometriyi görmüyor, bilimsel kıyasların (burhanların) sonuç önermelerinde görecektir.
  • Teoloji: Tanrı öğretileri de temelde farklılık arz etmemektedir. Platon tanrı veya tanrıları idealar olarak görmemekle beraber onları tinsel akıllar olduğunu düşünür. Aristoteles tanrıyı içinde yaşadığımız dünyadan ayrı, aşkın, saf bir düşünce veya akıl olarak takdim eder.
  • Psikoloji: Platon ruhu bedenden ayrı bir yapıda, bilmediğimiz bir nedenle bedene düşmüş ve beden zindanında, ölümsüz bir töz olarak kabul etmesine karşın ruhu, olgunlaşmış bedenin işlevi, formu olarak tanımlamakta ve bedenin bozulması demek ölümle birlikte varlığını sürdüremeyeceğini söyler. Ancak Aristoteles’te insan ruhunun bir parçası olan Faal Akıl görüşü ile ona bir şekilde ölümsüzlük verdiğini de görüyoruz. Belli bir oranda uyumdan söz edebiliyoruz kısaca.
  • Ahlak: Aristoteles’in pratik davranışlarımızda peşinden koştuğumuz iyinin haz olmadığı, mutluluk olduğu görüşü ile esas itibariyle Platon’un mutlulukçu (eudamonist) ahlak anlayışını paylaştığını söylemek mümkündür. Platon kadar haz düşmanı olmayıp hazzın belli ölçüde mutlu hayatta yer alması gerektiğini söyler. Platon’un geç diyaloglarında da haz daha olumlu bir yer edinecektir kendisine.
  • Siyaset Felsefesi: Aristoteles, Platon gibi en iyi siyasal rejimi bir site devleti olarak düşündüğü gibi site için önerdiği en iyi hükümet biçimini de yine Platon’a benzer biçimde en iyilerin yönetimi olarak ortaya koyar.

FARKLILIKLAR

  • Metafizik: Aristoteles hocasının idealar öğretisini kabul eder dedik ama hocasının aksine ideaların (formaların) duyusal-bireysel varlıkların üstünde veya dışında bulunmadıklarını, onlardan bağımsız olmadıklarını, tersine “onların içinde, onlara içkin” olduklarını savunur. Platon gerçekliğin idealar olduğunu savunurken, Aristoteles gerçek şeylerin tümelleri olduğunu savunur ve bunların dışında kalan tümellerin insan zihninin genelleme ve soyutlamasının ürünü olduğunu savunur. Ona göre asıl var olan da tümel değil, tikeldir. Tikellerin tözleri birinci dereceden tözler, gerçek dünyadaki şeylerin tözleri de ikinci dereceden tözlerdir.
  • Epistemoloji: Bilgi felsefesinde hocası gibi rasyonalist olan Aristoteles, bilimin konusu olan formaların “görülmesi veya sezilmesinde” duyuların “hiç olmazssa hareket noktası olarak” belli bir önemi ve derecesi olduğuna inanır. Bilim duyu değildir; çünkü duyu bize tümeli, evrensel ve değişmez olanı, kalıcı olanı veremez ancak yine ona göre bir duyuyu kaybeden, bir dünyayı kaybeder.
  • Bilim: Aristoteles’in bilimin ideali olarak, tamamen kanıtlanmış önermelerden meydana gelen bir yapı olarak önerildiğini gördük. Onda farklı olan bu önermelerin tümevarımsal bir yöntemle elde edilmesidir.
  • Teoloji: Platon’un tanrıyı ideaları seyrederek duyusal dünyayı meydana getiren bir yapıcı olarak tasarladığını biliyoruz. Yine Platon’a göre tanrı evrenle ilgilenen ve onu en mükemmel şekilde yaratmıştır. Buna karşın Aristoteles’e göre tanrı evrenle ilgilenmek şöyle dursun, onu bilmez bile. Tanrı evrenin yapıcı (fail) nedeni değil, ereksel, amaçsal (gai) nedenidir. Tanrı bir akıl veya düşüncedir ancak konusu bizzat kendisidir. Tanrı mükemmel olduğu için konusu da mükemmel olmalı, yani kendisi olmalıdır.
  • Psikoloji: Aristoteles de Platon gibi ruhun bedenden ayrı bir varlığı olduğunu kabul eder ama Platon gibi birbirine iki düşman varlık olarak görmek yerine, bir ve aynı gerçiğin, bireyin iki farklı görüntüsü, birbirini tamamlayan ve birbirlerinden ayrı olarak varlıklarını sürdürmesi mümkün olmayan iki varlık olarak takdim eder. Ruh Pythagorasçılar gibi bedenden bedene dolaşan ölümsüz bir varlık değil, sadece maddenin formu ve bedenin işlevidir.
  • Siyaset Felsefesi: Aristoteles siyaset felsefesinde Platon’un şehir devleti çerçevesi içinde en iyi rejim arayışını sürdürürken, yine aynı felsefesi yumuşatıp ona liberal ve demokratik unsurlar ekleyecektir.
  • Retorik: Platon, hitabeti temelde sofistçe bir aldatmaca, kandırmaca sanatı olarak görürken, Aristoteles retoriğin siyaset ve adalet mekanizmasının meşru ve vazgeçilmez bir parçası olarak görüp ona vereceği rolleri tartışacaktır.
  • Sanat: Platon sanatı esas olarak bir taklit olarak görürken Aristoteles ona son derece gerekli ve değerli bir ihtiyaca cevap verdiğini göstererek, sanata toplum ve yurttaş eğitiminde önemli bir yer açmaya çalışır.

ARİSTOTELES ve BİLİM, BİLİMLER SINIFLAMASI

  • Aristoteles’in araştırma konusu yapmadığı, ele almadığı hiçbir bilimsel konu veya varlık, olgu alanı yoktur.
  • Bağımsız bilimler kavramını ilk ortaya atan, konu, yöntem ve amaçlarından hareketle bu bilimlerin sınıflamasını yapan ilk filozoftur.
  • O bazı alanlarda öncüdür; mantık ve biyoloji. 18.yy’a gelinceye kadar onun mantığına önemli hiçbir katkı yapılmamıştır. Yine Darwin de Aristoteles’in biyoloji çalışmalarını kendi zamanına kadar yapılmış en önemli çalışmalar olarak niteler.
  • Öncü olmadığı alanlarda da kendisinden önce yapılmış çalışmaları derlemiş ve sistematik hale getirmiştir. Kendisi ilk felsefe ve bilim tarihçisidir.
  • İskenderiye ve Bergama kütüphanelerine model teşkil edecek ilk büyük kütüphaneyi Lise içinde kurmuştur. Harita koleksiyonu, doğa tarihi müzesi kurmuş, siyaset incelemeleri için Yunan sitelerinin anayasalarını bir araya getirmiştir.
BİLİMLERİN SINIFLAMASI
  • Aristoteles’e göre bilim veya bilgi/akıl üç türlüdür: Bilime/bilgiye sahip insan bir şeyi seyreder, bir şey üzerine düşünür veya üretir ve bunlara dayanarak bir eylem meydana getirir. Yani bilimi:
    • Görmeye (teorik)
    • Yapmaya, meydana getirmeye, üretmeye (poetik, sınai)
    • Bir fiilde bulunmaya, eylem gerçekleştirmeye (pratik) dayanan bir bilgi olarak niteler.
  • Önce bizden bağımsız nesnelerin, olguların seyredilmesi, görülmesi ve onların özlerinin, doğalarının, mahiyetlerinin ne olduğunun bilinmesi söz konusudur. Kar yağışını anlamak için önce bunu izler, inceleriz.
  • Bir ağacı kesip yontarak ondan sandalye yapmayı da düşünebiliriz. Bu durumda düşünüş ve etkinlik tarzımız farklıdır. Burada artık bir şeyleri meydana getiririz, üretiriz. Bu üretim sadece zanaatları değil, sanatları da kapsar. Bir sandalye de üretirseniz poetik yapmış olursunuz bir şiir de yazsanız poetik yapmış olursunuz. Z
  • Üçüncü tür bilgi üretim sürecinde  iyilik veya mutluluk hakkında sahip olduğumuz bilgiye veya inanca dayanarak iyi veya kötü davranışlar sergileriz.
  • Poetik eylemde bir faaliyetin sonucu olarak ortaya bir ürün, eser ortaya çıkar. Mimarlık poetik bir bilgi veya bilimdir; onun ürünü bina, yapıdır. Şiirin ürünü şiir veya mısralardır. Burada daima ortaya çıkan bir eser (poiesis) ortaya çıkar. Bu failin dışında gerçekleşen bir unsurdur.
  • Oysa pratik bilginin sonucu böyle değildir. Failin dışında bir eser meydana gelmez. Praksis, eylemi yapandan ayrı bir eser meydana getirmeyen, eylem yapanın içinde kalan, ona dönük olan, eylemden başka bir ereği olmayan bir faaliyettir. İnsan burada üretmez, bir davranışta bulunur, bir şey olur. (making-doing, sanat-amel)
  • Aç birinin karnını doyurmak ortaya bir ürün çıkmış izlenimi verse de fail hiçbir şey yapmasa da pratik alana ilişkin bir davranış sergilemiş olur. Aç birine yemek vermemiş olur. Bu ahlaki bir eylemdir ve ortaya ürün çıkmasından ziyade bir şeyler olur ve bu eylem faile içkin, onda kalan bir eylemdir.
  • İkinci tür bilim bugün artık bilim olarak kabul görmez. Üçüncü tür bilimler de bugün bilim olarak görülmez. Bunlar ahlak ve politikanın konularıdır. Politik olguların, süreçlerin incelendiği bir bilim söz konusu olsa da Aristoteles’in politikası en iyi rejimin ne olduğu ya da insani değerlerin neler olduğu konusunda çalışan siyaset felsefesidir. Aslında günümüzün tasnifi Aristoteles’e yabancı değildir zira kendisi esas bilimlerin birinci kategoridekiler olduğunu (teorik) söyler. Biz de bu sınıfa giren bilimi biraz daha inceleyelim.
TEORİK BİLİMLER
  • Bu gruba bilimler Aristoteles tarafından üç başlık altında incelenmiştir.
    • Matematik: Oluş ve yok oluşa, tözsel bir varlığa sahip olmayan varlıkları inceler.
    • Fizik: Tözsel bir varlığa ve oluş ve yok oluş içinde bulunan varlıkları inceler.
    • Metafizik (Teoloji): Hem tözsel olan, bağımsız bir varlığa sahip olan, oluş ve yok oluş içinde bulunmayan varlıkları inceler.
  • Bu üç bilim içinde onur veya değer bakımından en yukarıda olan metafizik, onun da en üst derecesi olan teolojidir.
  • Onu fizik takip eder. Ortaçağ islam filozoflarının deyimiyle fizik, doğa bilimi, orta bilimdir. (el ilm el vasat) Bu yüzden metafizik ilk felsefe, fizik ikinci felsefedir.
  • Metafiziğin konusu tanrı, göksel akıllar (gezegenler) ve faal akıl gibi mühim konular olduğu için ilk felsefe adını almış olmalıdır. Ayrıca ilkçağ felsefesinde yapılan ilk felsefenin, yine en zor felsefe olan metafizik olduğundan bahsetmiştik.
  • Değer ve onur bakımından en aşağıda bulunanı matematiktir. Platon’a göre matematik en yüce bilimdir. (Geometri bilmeyen buraya girmesin) Onu idealar kuramına götüren de yine matematikti. Yine bilim yapma şeklinin matematik temelli olması verilen önemi göstermektedir. Hayatının sonuna doğru felsefeyi bir tür matematiğe dönüştürmeye de çalışmıştı.
  • Platon bir matematikçi olmasına karşın Aristoteles bir biyologdu. Onun ilgisi hayatın kendisine yöneliktir. Bu hayat ise oluşun ve yok oluşun hakim olduğu hayattır. Platon değişimden kaçmak isterken Aristoteles değişimi anlamaya çalışmıştır. Aristoteles’e göre Platon, değişmeyi, oluş ve yok oluşu bir tarafa, değişmezliği, hareketsizliği, kendi kendisiyle aynı kalmayı ve sürüp gitmeyi başka bir tarafa koymuş ve bu iki olguyu veya gerçeği birbiriyle birleştirememiştir.
  • Aristoteles de değişmez, hareketsiz olanın bilimin konusunu teşkil etmesi gerektiğini düşünür. Evet, bunların varlığını kabul eder ancak o sadece bunları kabul etmez, hareket, oluş, gelişme için olan şeylerin de varlığını kabul eder. O değişmeyeni, hareketsiz ve kalıcı olanı bizzat değişme içinde olan duyusal dünyanın içine sokmaya çalışmaktadır.
  • Aristoteles matematik nesneler ona göre herhangi bir dereceden (birinci, ikinci derecen tözler) tözler değillerdir. Onların bağımsız varlıkları yoktur. Onlar duyusal nesnelerdir. Fizik de matematik de bazı nesneleri inceler ama fiziki nesnelerin bazı özellikleri vardır; sertlik, kuruluk, ağırlık. Fakat matematik nesnelerin böyle özellikleri yoktur.
  • Fizik, nesneleri fiziksel doğaları bakımından inceler. Matematik ise nesneleri geometrik nitelikleri bakımından (hacim, ölçü) inceler. Matematiğin incelediği nitelikler fiziksel cisimden akıl yoluyla soyutlanarak elde edilir. Bu yüzden soyut şeyler olarak göz önüne alınmalıdır. Örneğin sokrates’in burnunu ele alalım. Bu burun, basık bir burundur. Burada iki şey vardır; basık bir burun ve basıklık. Basık burun fiziğin, basıklık matematiğin konusudur.
  • Aristoteles’e göre maddeden tamamen bağımsız vardır ama bunların sayısı çok azdır. Bunlar saf düşünce, akıl olan tanrı, tanrı ile benzer gök küreleri ve faal akıldır.
KAYNAKLAR:

İlkçağ Felsefe Tarihi - Ahmet Arslan
Felsefe Tarihi - Macit Gökberk
Aristoteles - David Ross

Aristoteles hakkında yayınladığımız diğer programlara ulaşmak için tıklayınız.

Etiketler:.

Rate it
Önceki bölüm

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Bir Yorum Yazın

Mail adresiniz burada gösterilmeyecektir. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.