play_arrow

Yeni-Platonculuk

Yeni-Platonculuk ve Plotinos Giriş-1/2

Bilal A. Ekim 16, 2019 1714


Background
share close

Doğanın bizi içine hapsettiği imgeyi taşımak yetmiyormuş gibi arkamızda bir de bu imgenin bir imgesini bırakmamızın ne yararı var?

Plotinos

YENİ-PLATONCULUK

  • İlkçağ felsefesinin etkisi en uzun süren felsefe akımı Yeni-Platonculuk olmuştur. Akdeniz, Ortadoğu ve batı Hıristiyan dünyasını etkileyen bu akım etkisini felsefe, din, edebiyat, sanat, toplumsal davranış ve kurumlara kadar göstermiştir. İslam felsefesinin en önemli temsilcileri Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşt bile bir anlamda bu akımdan etkilenmiş ve İslam felsefesini bu temel üzerinde şekillendirmişlerdir.
  • Metafizik araştırmayla başlayan Yunan felsefesi uğradığı değişikliklerle beraber Helenistik dönemde birer ahlaki öğretiye dönmüş, İsa’nın doğumunu takip eden yıllarda ruhun kurtuluşu ve insanın tanrı ile ilişkisine yoğunlaşır hale gelmişti. Yunan felsefesinin bu dönüşümün doruk noktasını ise İS 3.yy’da yaşamış olan Plotinos oluşturacaktır.
  • Roma İmparatorluğu için de ilginç zamanlar bunlar. İmparatorlukta çözülmeler oluyor ve gerileme dönemindedir; yöneticilerin basiretsiz ve iktidar içerisinde güç mücadelesinin hâkim olduğu yıllar.
  • Plotinos Roma’ya 244’te gelmiştir. Öncesinde, 204-219 yılları arasında yedi imparator değişir. Ülkeyi neredeyse tamamen askerler yönetiyor, doğu ve kuzey sınırlarında diğer devletlerin tehditleri artıyor, ülke içerisindeki ayaklanmalar ve bağımsız derebeylikler yüzünden göçler, ekonomik sorunlar baş gösteriyordu. Bunlara vergilerin artışı da eklenince imparatorluğun ömrü uzun olmayacaktır.
  • SORU: Bu politik ve ekonomik gelişmeler toplumu ve daha özelinde felsefeyi nasıl etkiliyor?
  • CEVAP: Bu endişe ve güvensizlik çağında eğitimli kesim olan doğu akdeniz insanının kötümser bir bakış açısına sahip olduğunu görüyoruz. İS 1.yy’da ortaya çıkan Gnostikler’in, dünyanın kötü bir güç, bilgisiz bir tanrı tarafından yaratıldığı inancı gittikçe yayılmaktadır. Aynı dönemde ortaya çıkan Yeni-Pythagorasçılar da dünyanın özü itibariyle kötü olduğu ve ondan kurtulmak gerektiği düşüncesiyle taraftar toplarlar. Doğu Mısır, Babil, İran, Hint kaynaklı çeşitli dinler de (İsis-Osiris, Mitracılık) kötü ve acı dolu olan bu dünyadan kaçıp kurtulmak gerektiği öğretisini yayarlar. Hıristiyanlık da farklı bir noktada değildir. Yok olacak olan (kıyamet) bu dünyayı terk edip sonsuz mutluluğa erişilecek cennete göçmek gereklidir.
  • Yunan antik çağı bundan ne kadar farklıydı oysa ki! Yüzlerce koloni kurmuşlardı, sanatla ve ticaretle uğraşıyor, felsefe ve sanatın katkısıyla üst seviye bir medeniyeti, kaygısız ve güven içinde yaşıyorlardı.
  • Yunanlılar iktidarları ellerinden alınmasına rağmen Helenistik dönem boyunca mutluluğu kendi güçleriyle bulabileceklerine inanmayı sürdürmüşlerdi. Bu yeni çağda ise artık onlar da kendilerine, felsefeye, bilim ve sanata ilgilerini yitirmişti. Siyasete ilişkin düşünceleri zaten ölmüştü. Onlar artık hayatlarının muktediri olan kahramanlar, hero’lar değil, kurtarılmayı bekleyen kullara dönüşmüşlerdi. Bu kurtarıcılar da İsa, Mitra, Serapis gibi din kurucuları, dini önderler, tarikatlar, kiliseler ve cemaatler olacaktı.
  • SORU: Yunan akılcılığı tamamen bitmiş midir?
  • CEVAP: Bu dönüşüm yunan akılcılığının en azından eğitimli çevreler tarafından tamamen terk edildiği anlamına gelmez. Bu akılcılık kendini yeni şartlara uyduracak, dinsel sorunları akılcı kuramlarla anlamaya ve eski kavram ve yöntemlerle çözmeye girişecektir.
  • SORU: Bu “eski” kavramlar da Yeni Platonculuktan bahsettiğimize göre Platon ve felsefesinden alınacak gibi görünüyor.
  • CEVAP: Dönemin modası anti materyalizm ve idealizmdir. Deneyci ve materyalist olan Helenistikler ve ölümden sonra hayata inanmayan Aristoteles doğal olarak devre dışı kalmıştı zaten. Bunun için de Platon ve Pythagoras felsefesine dönerek Yeni-Platonculuk felsefesini inşa edip işlerine yarayan kimi Aristoteles ve Stoacı öğretilerini de eklektik bir yapı ile uzlaştırmaya girişeceklerdir. Burada esas kahramanımız Plotinos’tur.

PLOTİNOS

  • Plotinos İS 204-270 yılları arasında yaşamıştır.  Hayatı hakkındaki bilgileri öğrencisi Porfirios’un onun eserlerinin başına genişçe yer verdiği bölümden öğreniyoruz. İskenderiye’de daha çok eğitim görmüş ve Roma’ya yerleştikten sonra eğitim vermeye başlamış.
  • Dersleri ücretsiz olmasına rağmen Roma’lı bazı elitler onun patronluğunu yapmış, ona evlerini açmışlar. Saygı duyulan ve güvenilen biri olduğu için de zengin bazı Romalıların öldükten sonra servetlerini ona emanet ederek geride bıraktıkları çocuklarının vasiliğini yapmalarını istemiş, o da kabul etmiştir.
  • Roma’da bulunduğu sürece insanlar arasındaki arabuluculuk görevini çokça yapmasına rağmen 26 yıl boyunca kimseyle veya devletle arası hiç bozulmamış, kimseyi kırmamıştır.
  • SORU: Dönemin modası olan ruhani önder rolünü iyi kotardığını anlayabiliyoruz bundan.
  • CEVAP: Porfirios, Plotinos felsefesinde bahsedeceğimiz tanrı ile mistik birleşme dediğimiz olguyu dört defa gerçekleştirdiğini de aktarır. Yine onun çeşitli kehanetlerde bulunmak gibi mucizeler gösterdiğini de aktarır.
  • Temel eseri Porfirios’un düzenlediği Enneadlar eserler. Eserler dokuzar kısımdan oluşan altı büyük bölümdür. Yunanca ennead dokuz anlamına geldiği için esere Enneadlar deniyor. Eser ne kendisi ne de yayınlayan Porfirios tarafından yeterince iyi düzenlenmemiştir, dağınıktır. Bu yüzden eserin herhangi bir bölümünü anlamak için bütün eseri okumuş olmak veya felsefesi hakkında yeterince iyi bir ön bilgiye sahip olmak gerekir.
  • Plotinos, Enneadlar eserinden de anlaşılacağı üzere ortaya yeni bir felsefe ortaya attığını değil, Platon felsefesinin doğru bir yorumunu yaptığını düşünmektedir. Ona göre felsefenin tüm önemli hakikatleri Platon tarafından keşfedilmiştir. Yapılması gereken bu hakikatlerin doğru yorumlanmasıdır.
  • SORU: Bu felsefi yorumda Platon’dan önemli farklılıklar söz konusu mudur?
  • CEVAP: Plotinos, sisteminde Platon’un matematik, politika ve ilk dönem Sokratik diyaloglardaki ahlaki problemlerle ilgilenmez.
  • SORU: En çok hangi konularla ilgileniyor?
  • CEVAP: Onun esas ilgisini çeken konular İdealar Kuramı ve tanrı-evren arasındaki ilişkileri konu alan öğretisidir.
  • SORU: Platon’un idealar öğretisi bir yandan tümel-tikel arasındaki mantıksal ilişkiye diğer yandan da tikel-tümel arasındaki ontolojik yapıyı açıklıyordu. Bu bağlamda Plotinos idealar öğretisini bütünlüklü olarak mı ele almıştır yoksa bu cephelerden biriyle mi daha çok meşgul olmuştur.
  • CEVAP: Tikelin ontolojik yanının açıklandığı, onun tümelden nasıl pay aldığını açıklayan yön Plotinos’un yoğunlaştığı alan gibi görünüyor. Bunun yanında idealar kuramı duyusal dünyadaki etik ve estetik ölçütlerin de dayanaklarıdır ve Plotinos bu konuya da eğilmiştir. Burada karşımıza Platon’un Timaios diyaloğu çıkmaktadır. Bunun yanında Phaidon, Phaidros, Theatitos, Şölen, Sofist ve Parmenides diyalogları da (orta dönem eserler) onun felsefesinin esas kaynakları olacaktır.
  • Plotinos, Platon-Aristoteles uzlaştırması çalışmaları sırasında Aristoteles’in Akıl (nous), varlığın madde-form/kuvve-fiil şeklinde analizini, ilk madde kavramını ve psikolojinin bazı unsurlarını da kullanır.
  • SORU: Aristoteles’in diğer düşüncelerine de genelde karşı olduğunu anlayabiliyoruz buradan herhalde.
  • CEVAP: Bu iki filozoftan sonra Plotinos’un en çok etkilendiği grup Stoacılardır. Stoacıların evreni canlı bir varlık olarak görmesi düşüncesi, Plotinos da duyusal dünyayı canlı bir organizma olarak vitalist anlayışıyla örtüşür. Plotinos duyusal dünyayı özü itibariyle iyi olarak görür ve onun tanrısal bir inayetin eseri olduğunu düşünür. Yine Stoacıların ahlak felsefesinden, bilge anlayışından ve erdem hakkındaki düşüncelerinden etkilenmiş gibi görünmektedir.
  • SORU: Platon’cu tanrı anlayışında aşkın olan tanrı ve tanrısal öğelerle Stoacı anlayışın maddi tanrısı pek uyuşmaz gibi görünüyor.
  • CEVAP: Plotinos, Stoacıların tanrı ve ruhu maddenin türleri olarak kabul etmeleriyle duyusal dünya ve tanrısal dünya arasındaki hiyerarşiyi bozmaları düşüncesine katılmaz. Yüce varlık olan aşkın tanrının daha az mükemmel olan duyusal varlık alanına çekilmesi kabul edilemez. Yine Stoacıların en yüksek iyisi olan kadere itaat de kabul görmez. Platon’dakine benzer şekilde en yüksek iyi, akılsal (aşkın, tanrısal) dünyanın temaşasıdır.

PLOTİNOS FELSEFESİNİN KAYNAKLARI

  • Plotinos felsefesi, çağındaki Yeni-Aristotelesçilik, Yeni-Pythagorasçılık, Geç Dönem Platonculuk, yarı dinsel (Gnostikler) veya tümüyle dinsel (Hıristiyanlık) akımlardan da etkilenmiştir.
YENİ-ARİSTOTELESÇİ AFRODİSYASLI İSKENDER
  • Yeni-Aristotelesçi Afrodisyaslı İskender’in Aristoteles’in ruh anlayışını sistemleştirip Stoacı maddi ruh anlayışına eleştirilerinden ve Platon’un ideaları ile Aristoteles’in formlarının uzlaştırmasından etkilenir.
  • Platon ideaları duyusal dünyadaki varlıklara aşkın bir dünyada yer alan bağımsız tözler olarak tanımlamıştı. Aristoteles ise Formların duyusal dünyada bulunan varlıkların özlerini teşkil eden içkin şeyler olduklarını söylemişti. İskender hem İdeaların hem de Formların varlığını ve bu iki akılsalın iki tür bilgisinin varlığını kabul eder. Burada tikele ilişkin duyusal bilgiden hareketle soyutlama ile elde edilen Formların Aristotelesçi bilgisi ile entelektüel sezgi ile elde edilen İdeaların Platoncu bilgisi karşımıza çıkıyor.
  • Aşkın akılsalları kavrayan akıl (entelektüel sezgi) insan ruhunun bir parçası olamaz, o insana dışarıdan gelen bir şey olmalıdır. Bu dışarıdan gelen şey Aristoteles’teki Faal Akıldır ve bu akıl Aristoteles’in tanrısı ile özdeştir.
  • Aristoteles’in tanrı öğretisinde tanrısal düşünceyi tanrı ile özdeş kıldığını görmüştük. (Kendi kendini düşünen tanrı). Eğer faal akıl, tanrının kendisi ise ve eğer tanrısal düşüncede düşünen ve düşünülen bir ve aynı şeyse, nihayet eğer insan aklında ona dışarıdan gelen ve maddeden bağımsız, ona aşkın olan tözler olarak akılsalları bilme yönünde bir yeti varsa, bu insan aklında tanrısal bir yanın bulunduğunu ve onun bu yanıyla/parçasıyla tanrısal olan katılabileceği, onun ölümsüzlüğünden ve bilgisinden pay alabileceği anlamına gelir.
  • SORU: Aristoteles’in tanrısı evrenle ilgisizdi ama Platon’un tanrısı evrenle doğrudan ilgili ve yöneticiydi. Bu bağlamda İskender’in Platon-Aristoteles uzlaşısında yeni bir tanrı yorumu ortaya çıkmakta mıdır yoksa birinin tarafını mı tutmaktadır?
  • CEVAP: İskender’e göre tanrı doğrudan olmayan bir yolla, tümüyle kendi kendisine dönük olmakla birlikte sadece varoluşuyla, salt varlığı ile evreni yönetmektedir.
  • SORU: Aristoteles’in tanrısı evrene karşı kayıtsız ve evren hakkında da bilgisizdi. Tanrının evrene etkisi göksel cisimlerin tanrıya karşıya duydukları aşk ile çeşitli hareketler gerçekleştirmesi şeklinde gerçekleşiyordu ama tanrı bu konuda herhangi bir eylemde bulunmuyordu. Platon’da ise tam tersine icracı ve inayeti ile geri durmayan bir tanrı tasarımı söz konusuydu. İskender’in yaptığı uzlaşıdan Aristoteles’in tanrının bilgisine ilişkin görüşleri de etkilenmiş olmalıdır.
  • CEVAP: İskender büyük oranda Aristoteles’e katılmakla beraber tanrının bilgisini biraz genişletir. Ona göre tanrının kendisi hakkındaki bilgisi, bir aşk nesnesi olarak harekete geçirdiği evren hakkında da belli bir bilgiyi içerir. Bu bilgi evren hakkında genel, onun ana özelliklerine ilişkin bilgidir.
  • SORU: Evrenin ayrıntıları, evrende bulunan tikel, bireysel varlıklara ilişkin bilgisi yoktur yine yani. Daha önceki programlarda da Plotinos’un islam felsefesini çokça etkilediğinden bahsetmişin. Tanrının bilgisinin Plotinos aracılığı bu şekilde Müslüman filozoflara geçeceği varsayılırsa bunun geleneksel İslam anlayışı ile çeşitli sorunlar yaşayacağı açık. Bu bağlamda islam filozofları bu düşüncede çeşitli değişikliklere, en azından yeterli değişikliğe gidiyor mu?
  • CEVAP: Farabi (ve İbni Sina) tarafından Faal Akıl, Plotinos’un On Akıl teorisindeki Onuncu Aklına indirgenecek ve tanrının bilgisinin İskender’deki gibi genel/tümeli kapsayan bir bilgi olduğu ifade edilecektir ve Gazali tarafından tanrının inayeti reddediliyor diyerek tefrik edilmeye varan bir sürece yol açacaktır. Benzer sorun Thomas Aquinas için de gündeme gelecek ve Thomas bu sorunu olumlu şekilde çözmeyi deneyecektir.
YENİ-PYTHAGORASÇILIK
  • Yeni-Pythagorasçılık İS 1-2.yyda ortaya çıkmış, klasik Pythagorasçılık görüşne daha yoğun ve kişisel bir din talebine cevap veren bazı mistik unsurlar eklemişti. Ana görüşleri Platon’da da gördüğümüz sayı mistizmi, inancın kaynağı olarak tanrısal vahiy ve ruh-beden zıtlığıydı.
  • Yeni-Pythagorasçılık Tanrıyı Akıl’dan üstün kılar ve varlıklar hiyerarşisinde en üstte tanrı, sonra akıl ve en son da ruh’a yer verirler. Bu hiyerarşi Plotinos’un da ana görüşü olacaktır.
  • SORU: Pythagorasçılar’da ruhun ölümsüz olduğunu görmüştük. Bir çeşit reenkarnasyon sürecine giren ruh bedenden bedene dolaşıyordu. Plotinos bu görüşten etkilenmiş midir?
  • CEVAP: Platon da ruhun ölümsüzlüğü konusunda Pythagorasçılardan etkilenmişti ama onda öldükten sonra başka bir hayata ilişkin açık bir söylem yoktur. Yeni-Pythagorasçılar Orfiklerin tanrısının acısına katılma olarak tanımladıkları temaşa (theoria) kavramını zenginleştirmişti. Plotinos hem ruhun ölümsüzlüğü görüşünü benimseyecek hem de bu temaşa kavramını evrendeki tek yaratıcı eylem haline dönüştürecektir.
  • Bir diğer etkilenme doğu dinleri ve eski ahitteki öğretileri felsefe ile uzlaştırmaya çalışan Numenius ve kendini Pyhtagoras’ın gerçek öğrencisi olarak gören Moderatus isimli Yeni-Pyhtagorasçı filozofların varlık hiyerarşilerinin tepesine tanrıyı ifade eden Bir ve İlk Akıl, altına İkinci Bir veya İdealar, İkinci Akıl veya Demiorgos’u temsil eden ikinci bir tanrı vardır. İlk tanrı aşkın dünyayı ikinci tanrı duyusal dünyayı yönetir. Moderatus için bir de Üçüncü Bir vardır ki bu da Ruh’u temsil eder. Bir veya İlk akıl varlığın üzerinde bir konumdadır ve aşkın bir yapıdadır.
KAYNAK: İlkçağ Felsefe Tarihi 5. Cilt - Ahmet Arslan

Etiketler:.

Rate it

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Bir Yorum Yazın

Mail adresiniz burada gösterilmeyecektir. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.