play_arrow

Yeni-Platonculuk

Plotinos – Metafizik: Bir, Akıl ve Ruh

Bilal A. Aralık 1, 2019 1116


Background
share close

PLOTİNOS FELSEFESİ – ÜÇ HİPOSTAZ

RUH

Ruh Nedir?
  • SORU: Hiyerarşiyi en alttan başlayarak konuştuğumuza göre madde ve doğadan sonra sıra Ruh’a geldi gibi görünüyor. Ruh nedir?
  • CEVAP: Ruh tinsel bir varlık olduğu için onun doğrudan bir tanımını yapmak zor ama onun ne olduğunu anlamak için niteliklerini veya görevlerini sıralayabilir böylelikle ne olabileceğini bir nebze olsun kavrayabiliriz. Yine de Plotinos Ruh’a birbiriyle çelişkili birçok görev yüklediği için ruh teorisi biraz karmaşıktır.
  • Ruh öncelikle tinsel dünyanın son, fiziksel dünyanın de ilk ilkesidir. Bu iki dünya arasında bir aracı rolü görür, onları birbirine bağlar, fiziksel dünya ile tinsel dünya arasındaki sürekliliği sağlar.
Metafizik Dünyanın Gezgini
  • Ruh metafizik dünyanın gezginidir. Fiziksel dünyanın en alt kademesinden tinsel dünyanın en üst kademesine, Bir’e, Akıl’ı da aşarak ulaşabilir. Bu “yetenek” Plotinosçu ahlakın en yüksek amacı olan mutluluğu (Bir’le birleşmeden alınan mutluluğu) mümkün kılacaktır.
  • SORU: Ama Ruh esas itibariyle tinsel varlık alanına aittir değil mi? Tinsel dünyaya ait bir varlığın fiziksel dünyada olması biraz çelişkili gibi görünüyor. Hem bu nasıl mümkün oluyor hem de Ruh bu durumdan memnun mudur?
  • CEVAP: Ruh’un Bir’e ulaşma kabiliyeti ona en yüksek mutluluğu verdiği gibi maddeyle birleşebilmesi onda düşmüşlük olarak yorumlanacaktır. Pythagoras ve Platon’da daha önce gördüğümüz gibi ruhun beden zindanına düşmesi iyi değildir ve ruh bundan memnun değildir. Haliyle fiziksel dünyadaki Ruh kendi doğasına yabancılaşmış bir gariptir, gurbette bir yabancıdır.
  • Bir diğer çelişki, Ruh’un Stoacı Logos’a benzer bir görevi de vardır ki o da madde ile birleşerek bu dünyaya bir düzen vermesidir. Dolayısıyla hem doğanın düzenleyicisi hem de kaderin taşıyıcısı olması benzer şekilde çelişkilidir. Benzer kararsızlığı veya çelişkiyi Platon da felsefesinde taşıyordu zaten.
Bir ve Çok Olan Ruh
  • Ruh evet akılsal dünyaya aittir ama cisimsel bölünmeye maruz kalıp bedene bürünmüş ruhlar da fiziksel dünyayı, doğayı oluşturuyor.
  • SORU: Ruh’un bölünmesi derken?
  • CEVAP: Ruh bölünür ama bu biraz farklı bir bölünmedir. Bir taşınca Akıl oluşmuştu ve Ruh da Akıl’dan taşmıştı. Ruh’un madde ile birleşmesiyle de cisimler ve doğa meydana gelmişti. Bunun mümkün olabilmesi için Ruh bölünerek maddeyle birleşir fakat Ruh’un bölünmesi fiziksel bir cismi bölerek birbirinden farklı küçük parçalara bölmek gibi değildir. O bölünmesine rağmen her bir parçası yine Ruh’un kendisine özdeş ve aynı şey olacak şekilde kalır. Bir ve Akıl’ın ise bölünmesi söz konusu değildir; orada taşma gerçekleşir sadece.

“… O, ayrı parçalardan meydana gelmez. O, kendisini kabul eden şeyin her noktasında bulunmak anlamında bölünebilir ama bu şeyin her parçasında bütünüyle bulunması anlamında da bölünmezdir.”

PLOTİNOS
  • Zaten Ruh fiziksel bir varlık da değildir. Onun bu yeteneği de onun tanrısallığını, güzelliğini oluşturur. O hem Bir’dir hem de çoktur, Bir ve Çok’tur. Maddeden aşkın olmasına rağmen bu sayede onlara içkin olabiliyor.

“O, … buradadır, ancak aynı zamanda oradadır… böylece hem bölünmüştür hem bölünmemiş.”

PLOTİNOS
  • SORU: Geçmiş programlarda gördüğümüz filozofların ruh teorilerini özetleyecek olursak atomcuların ve Stoacıların ruhu maddi, cisimsel bir şey olduğunu, Pythagoras’ın ruhu bedenin bir ahengi olduğunu, Aristoteles’in ruhu insanın entelekhia’sı, bir formu olduğunu ve nihayet Platon’un ruhu tinsel ve ölümsüz bir şey olduğunu söylediği dört ana görüşten bahsedebiliriz. Saydıklarımdan yola çıkarak Plotinos’un da Platon gibi düşündüğünü tahmin etmek zor değil. Bu noktada en azından bir farklılık söz konusu mu diye sorulabilir herhalde.
  • CEVAP: Plotinos, Platoncu ruh görüşünü kendi metafizik anlayışıyla geliştirmiştir. Özetle Ruh, tanrısal varlık alanına ait, ezeli-ebedi bir tözdür. Taşmanın üçüncü aşaması olan bir hipostazdır ve bu özellikler tek tek her bireysel ruh için de geçerlidir. İnsan bedeninin hareketini, akılsal yeteneklerini imkânlı kılan şey de yine bu ruhtur. Bu ruh, bizim ruhumuz da bu göksel dünyanın düzenini temaşa eder ve kaynağına, Bir’e dönmek üzere bir çaba içindedir sürekli.
ALEM RUHU (KOSMON PSYKE)
  • SORU: Geçtiğimiz programda Alem Ruhu denen bir olgudan bahsediyordun. Bu Ruh’un en üst kademesi olan ruhtu ve doğanın meydana gelmesinde birincil rolü üstleniyordu. Biz bir süredir hem Ruh’tan hem de insan ruhundan bahsediyoruz anladığım kadarıyla.
  • CEVAP: Platon ve Stoacılarda olduğu gibi Plotinos da Ruh derken sadece tinsel ruhtan veya sadece ruhundan bahsetmezler. İnsanın hareketinin kaynağı onun ruhu olduğu gibi evrendeki düzenin ve hareketin de kaynağı ruhtur ve bu Platon’un Timaios diyaloğunda bahsettiği, Stoacıların da kabul ettiği Alem Ruhu’dur. Az önce bahsettiğimiz gibi ruh bölünerek cisimleşir ama bu bölünme onda azaltma ya da tam anlamıyla bölünme meydana getirmez. Yani her bir ruh aynı Ruh’tur, üç hipostazdan biridir ve aynı düzeydedir.
  • SORU: Alem Ruhu ile insanın bireysel ruhu arasında bir fark yok mu yani?
  • CEVAP: Bu ruhlar arasındaki fark işlevlerinden kaynaklanır. Alem Ruhu evrenin düzenini, işlerliğini sağlar ve bunun için de Akıl’ı temaşa ederken bireysel ruh sadece kendine gözünü diker, idare ettiği bedenle ilgilenir. Yoksa yapı, özellik ve töz olarak bir ve aynı şeylerdir, aynı şey olan Ruh’tan gelmişlerdir.
  • SORU: Peki bu işlev farkının kaynağı nedir? Neden benim ruhum evreni yönetmiyor da artık o kimse o ruh evreni yönetiyor?
  • CEVAP: Çünkü Alem Ruhu kendisinden yukarıdaki varlıklara (Akıl ve Bir) daha yakındır. Bizim ruhumuz ise maddeyle daha fazla temas halinde olduğu için –hiyerarşide- aşağı çekilmişiz. Ama her şeyin kaynağı tek bir ruhtur o da sürekli bahsettiğimiz Ruh’tur, onun yeri tinsel dünyadır. Farklılaşmış ruhlar, diğerleriyle birlikte Alem Ruhu ise belli sınırlar içinde çoklaşmış olarak ondan çıkarlar; tıpkı bir ışık kaynağından ışığın yayılması gibi. Bütün ışık hüzmeleri bir ve aynı ışıktır ama aynı zamanda farklıdır metaforu ile açıklanır. Dolayısıyla bireysel ruh ile Alem Ruhu potansiyel olarak aynı şeydir ve Ruh’ta birlik oluştururlar. Bu birik de insanlar arasındaki sempatinin ve nesneler arasındaki ilişkinin, etkileşimin açıklamasıdır çünkü her şey tek bir ruh içinde birleşir.

“Olaylar dünyasına baktığımızda düşünce, birbirimizle sempati ilişkisinde olduğumuzu, birbirimizin acılarından etkilendiğimizi, birbirimize yakınlık duyduğumuzu göstermektedir. Bütün bunlar ancak aramızda var olan bir birlikten ileri gelebilir. (…) Bu da her şeyin tek bir ruh içinde birleştiğinin işaretidir.”

PLOTİNOS
Ruh ve Beden Arasındaki İlişki
  • SORU: Hangi ruhun hangi bedene gireceği nasıl belirleniyor? Bedene giren ruhların iradesi sonucu mu zaman ve beden seçimleri gerçekleşiyor?
  • CEVAP: Hayır, burada kontrol Alem Ruhu’ndadır. Bu kozmik süreç Alem Ruhu tarafından ruhu almaya hazır hale getirilmiş bedenlere ruhların kendileri için uygun zamanda inmesi ve birleşmesi ile gerçekleşiyor. Bu süreç bir doğa olayı gibi doğal şekilde, bir doğa kanunu şeklinde gerçekleşir ve herhangi bir irade veya seçim söz konusu değildir Plotinos’a göre.
  • SORU: Bedene düşen ruha ne oluyor sonra? Bir’e yükselme dediğimiz süreç mi başlıyor?
  • CEVAP: İki senaryo mümkün. İlki, bedene giren ruh duyular dünyasının kanunlarına teslim olur ve sonsuz yeniden doğuşlar çarkına girer, bedenden bedene gezerek sonsuz kadar bu dünyada kalmasıdır. Diğeri de ruhun kendi özünü koruması, önce Ruh’a, sonra Akıl’a ve nihayetinde Bir’e ulaşarak kurtuluşa ermesidir. Plotinos’un ikinci senaryodaki deneyimi yaşadığını daha önce söyledik. Kendisi de olayı şöyle betimler:

“Sık sık bedenimden kurtulup, diğer şeylerden uzaklaşıp kendime döndüğümde, kendimi seyrettiğimde olağanüstü bir güzellikle karşılaşırım ve sahip olduğum şeylerin çoğu bakımından daha iyi bir dünyaya ait olduğum, en iyi bir hayata sahip olduğum ve tanrısal varlıkla özdeş olduğumun bilincine varırım.”

PLOTİNOS
  • SORU: Hangi ruhların duyulur dünyada mahsur kalacağı, hangilerinin yükselip kurtuluşa ereceği nasıl belirleniyor? Bu bir tür kader açıklaması ile en baştan belirleniyor olamaz değil mi?
  • CEVAP: Bireysel ruhların Alem Ruhu ile yakınlığı onlar arasında bir hiyerarşi, bir değer, derece farkı ortaya koysa da bütün ruhlar tinsel dünyaya ait oldukları için kurtuluşa erme konusunda arzuları vardır.
Psikoloji
  • SORU: Bunun nasıl belirlendiği veya gerçekleşeceği de Plotinos’un ahlak felsefesinin konusu olacak galiba. Yine de bir tuhaflık var. Örneğin Aristoteles’te ruhun yapısını ele alalım. Bitkisel, hayvansal ve akılsal ruh diye tasnif edilmiş ve her birinin özellikleri belirlenmişti. Ruh insanın bir formuydu ve beden ölünce ruh da dağılıyordu ama önemli olan ruh bu dünyaya ait olan bir şeydi bu dünyanın sınırlamaları ve arzularına sahipti. Doğal olarak insanın yapıp etmelerini açıklamak nispeten mümkün veya doğaldı. Fakat Plotinos diyor ki ruh tanrısaldır. Plotinos’un İlk programından beri tanrısal olanın tek etkinliğinin düşünmek, temaşa etmek olduğundan bahsediyoruz. Ruhun tanrısal olduğunu söyleyen Plotinos insanın duyum, duygu ve tutkularını nasıl açıklayacak?
  • CEVAP: Aslında onun düalist anlayışını düşününce bu soruya cevap vermek nispeten kolay. Ruh’un madde ile birleşmesi, bir bedeni girmesi neticesinde bu olgular ortaya çıkar. Yani insani duygular, tutkular, hatta bilinç bile ruhun tözsel nitelikleri değil, ruhun bedenle birleşmesi sonucu ortaya çıkan ilinekleridir. Bu açıklama da ruhun faaliyetlerini tözsel, özünden kaynaklanan akılsal faaliyetler ve ruhun bedene girmesiyle ortaya çıkan ruhsal (psikolojik) faaliyetler şeklinde ikiye ayırır. Tabii bu ikincil türden faaliyetler Plotinos tarafından hoş karşılanmaz. Bunlar ruhun yoksullaşması anlamına gelir. Duygular veya tutkular kontrolsüz değildir elbette. Ruh bedeni bir araç gibi kullanır, onu kontrol eder ve doğal olarak ortaya çıkan bu duygu ve tutkuları da kontrol eder, tasvip eder veya reddeder.
  • Bir diğer konu da duyumlar; yani insan nasıl görür, duyar, duyumsar? Bu öncelikle ruh ve bedenin birleşmesi ile mümkün olur. Ona göre duyular tarafından algılanan nesne, tinsel gerçekliğin bir imgesinden başka bir şey olmadığı için duyum ruhun bir tür rüyasıdır ve duyumla saf tinsel varlık arasındaki fark bir derece farkıdır sadece.
  • Bunun yanında duyusal bilgi kendi başına bir şey ifade etmez, çıkarsamacı akla ihtiyaç duyar. Duyular yoluyla elde edilen imgelerin/bilgilerin ruhta toplanması ise hafızayı oluşturur.
  • SORU: Hafıza demişken, Platon bilmeyi bir tür hatırlama olarak yorumlamıştı. Ona göre biz İdealar dünyasında gördüğümüz şeyleri hatırlıyorduk. Plotinos’ta bu biraz farklı gibi?
  • CEVAP: Hafıza dediğimizde “geçmiş zamanda” yaşanmış olayları sakladığımızı biliriz, yani bir zaman algımız vardır. Dolayısıyla zaman algısı olmayan varlıkların hafızaları olmamalıdır; dolayısıyla Bir ve Akıl’ın hafızası yoktur; onlar ezel-ebed içinde değişmeden kalırlar fakat Ruh akıl dünyasından duyular dünyasına geçtiği için hafızaya sahiptir. Bununla beraber o Platoncu bir hatırlama, bilme gerçekleştirmez, kendisinde potansiyel olarak bulunan kavramları fiil haline getirerek gerçekleştirir.

AKIL (NOUS)

  • Akıl, Bir’den ilk taşan varlık, Ruh’un nedeni ve Ruh’un Bir’e ulaşmadan önceki son aşamasıdır. Akıl’ın Bir’den nasıl taştığı tanrı derecesinde bir sırdır, buna verilecek tüm cevaplar eksik kalır.
  • Akıl, ruhun bedenden kurtuluşunun ilk anıdır. Akıl, Platon’un idealarına, Demiorgos’un kendisine, Aristoteles’in kendi kendini düşünen Form olan tanrısına ve Stoacıların Logos’una karşılık gelir. Akıl, bireylerin aklından farklı bir tözsel yapıya sahiptir. Ruh duyusal bilgiyle bilirken Akıl akılsal bilgiyle (theoria) bilir.
Aklın Türleri
  • SORU: Biz Plotinos’a kadar akıl denince iki farklı şey anladığımızı gördük. Birisi mantıksal akıl yürütmelerle, bir çeşit hesaplama ile düşünme, akıl etme yetisi, diğeri de Platon ve Aristoteles’teki her şeyi olduğu gibi kavrayan sezgisel bilme, bir çeşit entelektüel kavrayıştı. Tümdengelimsel akıl yürütmeler ilkinin, Aristoteles’in teolojisindeki kendi kendini düşünen aklın, akletmesi de ikinci aklın iyi birer örnekleri olabilir. Bu bilgiler ışığında Plotinos’un akıl dediği şeyin ikincisi gruba gireceği veya ona daha yakın olacağı aşikâr ama yine gördüklerimizden bunun bir nebze de olsa değişeceğini beklemek de anlaşılır olacaktır.
  • CEVAP: Plotinos bu her iki akıl yetisini veya düşünce türünü de sisteminde koruyor ve ikisine de yüksek değer veriyor. Yine de madde ile irtibatı nedeniyle mantıksal akıl yürütme Ruh’a, sezgisel bilme, akletme de Akıl’a (Nous) verilerek aralarındaki değer fark ortaya konuyor.

“Akıl her şeydir, tüm varlığında her zaman aynıdır; o, ezeli ve ebedi olarak gerçekleşmiş olan saf varlıktır; onda hiçbir yerde gelecek yoktur, çünkü her gelecek onun için şimdidir; onda hiçbir yerde geçmiş yoktur, çünkü onda hiçbir şey var olmaktan kesilmemiştir.”

PLOTİNOS

“Ruh, Akıl’ın bir imgesidir, nasıl ki bir düşüncenin dille ifadesi Ruh’taki düşüncenin bir imgesiyse Ruh’un kendisi de Akıl’ın dile gelmiş düşüncesidir… Varlığını Akıl’dan aldığı için Ruh da akıllıdır ve onun aklı, çıkarsamaya dayanan akıl yürütmede bulunur.”

PLOTİNOS
Ruh ve Akıl Arasındaki Benzerlik
  • SORU: Fakat daha önce Ruh’un Akıl’ı da aşarak Bir’e ulaşma kabiliyetinden bahsetmiştik. Eğer böyleyse Ruh’un en azından Akıl’a benzer bir düşünce becerisi veya türüne de sahip olması gerekmez mi?
  • CEVAP: Evet, Ruh eğer ilgisini tamamen tinsel alana çevirip Akıl ve Bir’i düşünürse, Akıl’a benzer entelektüel kavrayış, temaşa eylemini gerçekleştirebilir. Dolayısıyla ikisi arasında böyle bir keskin bir ayrım olduğunu söylemek çeşitli durumlarda yanlış olabiliyor.
  • Plotinos’un Akıl’ı Platon’un İdeaları ve Demiorgos’una karşılık geldiğini söylemiştik. Bunun sebebi Ruh’un duyulur dünyayı yaratırken temaşa edeceği, arketiplerini alacağı bir varlığa ihtiyaç duymasıdır ve bu da Akıl olacaktır. Demiorgos meselesi de böyle bir tanrıya aslında ihtiyaç duyulmadığından bu şekilde ifade edildi. İdealar (Akıl) artık Platon’daki gibi kendisinden pay alınan şey değildir, duyusal varlığın oluşmasında fail bir neden olmaktadır, yani Demiorgos’un da rolünü üstlenmektedir.
Kendi Kendini Düşünen Tanrı
  • SORU: Plotinos’ta Aristotelesçi etkiyle Akıl’ın kendi kendini düşünen tanrısına denk düştüğünü söyledin girişte. Kendi kendini düşünmenin ne olduğunu ve bunun nasıl mümkün olduğunu da kısaca anlatabilir misin? Bir insanın kendi kendini düşünmesinden ne farkı vardır bunun?
  • CEVAP: Temel çıkış noktası şudur; biz nasıl özne-nesne ayrımı yapıyorsak düşünmek de akıl-akılsal ayrımıyla yani akıl ile akıl edilen ayrımıyla mümkündür. Bu düşünen insan için problem olmasa da söz konusu varlık tanrı olduğunda sorun ortaya çıkar çünkü tanrının aklını tanrının şahsından ayırmak zorunluluğu ortaya çıkar ki bu tanrının saf, bir ve bütün gibi özelliklerine aykırıdır.
  • Öncesinde Platon bu ayrımı yapmış fakat Aristoteles bu problemi fark ederek kendi kendini düşünen tanrı kavramını ortaya atmıştı. Yahudi Philon da bu sorunu İdeaları Hıristiyanlığın tanrısıın logos’una özdeş kılarak aşmaya çalışmıştı. Plotinos da bu yolu izler ve “Akılsal Varlıklar Akıl’ın Dışında Değildir” der. Bunu kanıtlamak için gerçek/doğru bilginin, hakikatin ancak aklın kendisinde olduğu temel rasyonalist düşünceyi örnek gösterir.

“Aklın konusu olan şeylerin aklın dışında olduklarını, dolayısıyla onun bu şeyleri zorunlu olarak kendisinin dışında olan şeyler olarak görmek durumunda olduğunu kabul ettiğimiz takdirde, aklın onların hakikatine sahip olamaması kaçınılmazdır.”

Plotinos
  • Yani Plotinos hiçbir şeyi aklın dışında bırakmıyor, bilgiyi, konusu olan şeye özdeş kılarak sorunu çözmeye çalışıyor.
  • SORU: Peki kendi kendini düşünen tanrı neden Bir değil de Akıl’dır?
  • CEVAP: Çünkü Bir her şeye aşkındır, akla da düşünceye de temaşaya da aşkındır. Zaten onun hakkında hiçbir şey söyleyemiyoruz, sadece onun Bir ve iyi olduğunu biliyoruz. Plotinos Bir’e varlık özelliği bile atfedilmeyecek bir şekilde onu her şeyden ayrı tutar ve gerçek varlığın Akıl olduğunu söyler.
Bir-Çok Olan Akıl
  • SORU: İnsandaki ruh ile Ruh (Evrensel Ruh) arasındaki ilişkiye değindik. İnsan aklı ile Akıl’ın (Evrensel Akıl) farklı tözler ve varlıklar olduğunu söyledik fakat bu iki akıl arasında bir ilişki de var gibi. Bu ilişki nasıldır tam olarak?
  • CEVAP: Bu ilişki İnsan ruhu ve Evrensel Ruh arasındaki ilişkiye benzer ama daha derindir denebilir. Öncelikle Ruh hem Bir hem Çok iken Akıl Bir-Çok’tur. Plotinos’a göre bu ikinci durum daha fazla Bir’lik ifade eder. Bunun yanında bireysel akıllar Evrensel Akıl’ın parçaları değildir (yine ruhların ilişkisine benzer şekilde) ama her bir bireysel akıl kenti tikelliğinde Evrensel Akıl’ı yansıtır.

“Gerçek dünya, Akıl’ın, gerçek Varlık’ın dünyasıdır. Onun içinde uzaysal bir ayrım, bölünme yoktur. Bu dünyada bireysel varlıklar, onun bütününden ayrı değildir, onun her bir parçası aynı zamanda bütünün kendisidir.”

Plotinos
  • Evrensel akıl ve her birinin kişiliği farklı olan bireysel akılların hepsi birbirleriyle ilişki içindedir. Bu ilişki örneğin matematiksel bir teoremin tüm öğelerinin ayrı olması gibi hepsinin beraber bir birlik ifade etmesi gibidir. Bu akılların her biri benzer yetkinliklere, benzer davranışlara sahiptir ve her akıl, tüm akılsal alemi içine alır veya tüm akılsal alemle bir ve aynı şeydir. Modern çağda Leibniz’in monadları da çeşitli farklılıklarla beraber benzer bir ilişki sergileyecektir.
  • Stoacıların panteist evren anlayışlarını görmüş ve Yeni-Platonculuğun kaynakları programlarında Plotinos’un bundan etkilendiğinden bahsetmiştik. Plotinos, Stoacıalara benzer şekilde animist anlayışı sürdürür ve hatta ileri taşır ve evrendeki her şeyin canlı yani ruh sahibi olduğunu söyler. Sonra da bunların hepsini Akıl’a bağlar.
  • SORU: Evrendeki asıl yaratıcı gücün Akıl olduğunu yine görüyoruz. Akıl’ın İdealar ve Demiorgos’la ilişiklendirilmesi, onlara özdeş kılınmasının sebebi de buydu zaten fakat canlı gibi görünen (mesela ateş) varlıklar olmasına rağmen hiçbir şekilde hayat belirtisi olmayan varlıkların canlı veya ruh sahibi olduğu sonucuna nasıl varmış acaba Plotinos?
  • CEVAP: Bunun sebebi bizim bu varlıkların hayatlarını açık, seçik bir şekilde tanık olamamamızdır yoksa canlı varlıklar nasıl cansız varlıklardan meydana gelebilir? Dua, kehanet, astroloji ve büyü gibi şeylerin gerçek olması da yine bununla mümkündür zaten.

BİR

  • SORU: Neden tanrı değil de Bir?
  • CEVAP: Bir kavramını daha önce Parmenides’te görmüştük. O varlıkla birlik arasında özdeşlik kurmuştu. Bu tezi geliştiren Plotinos’a göre de bir şey ne kadar birse o kadar vardır. Tabii Plotinos bu görüşü zenginleştirir, derinleştirir.
  • SORU: “Birlik” ne demek?
  • CEVAP: Plotinos gibi bir örnekle açıklayalım. Mesela bir yapının bütünlüğü, onun tam ve eksiksiz olması, parçalarını birleştirmesi ve bunu sağlayan şey onun birliğini ifade eder Plotinos’a göre. Buna göre diyelim ki insanın birliğini Ruh, Ruh’un birliğini Akıl oluşturur. Akıl, Bir değildir çünkü onun Öz, Varlık, Hayat, Nous olması, onun İdealar ve Formlar çokluğu olması dolayısıyla o bir değil, Bir-Çok’tur. Dolayısıyla onun da üstünde bir birliğe ihtiyaç vardır ve o da Bir’dir.

“O halde Birlik, Akıl değildir, ondan daha yukarıda olan bir şeydir. Akıl bir varlıktır ama ilk olan varlık değildir; ayrıca o bir varlık olamaz çünkü bir varlık, gerçekliğin formu diyebileceğimiz şeye sahiptir; oysa Bir akılsal bir formu bile olmayandır. Böylece her şeyi meydana getiren bu şeylerden hiçbir değildir. O ne nicelik ne nitelik, ne akıl, ne ruhtur; o ne hareketlidir, ne hareketsiz, ne zamandadır, ne uzayda. O kendisiyle tanımlanandır, form bakımından biriciktir veya formun varlığından önce var olduğu için formu olmayandır.”

plotinos
  • Aynı zamanda Bir iyidir. O mükemmel olandır, kendi kendine yetendir. Buna mukabil Akıl’dan başlayarak evren kendisini ister, kendisine ulaşma arzusu içindedir ve o evrene mutluluk verir. Yani o kendi kendine yetmesi yüzünden kendi iyidir, arzulanan iyi olduğu için de evrene göre iyidir. Tanrısal birlik sonsuza eşittir ve her şeyi içerir.
Negatif Teoloji
  • Dikkat etmemiz gereken şey ona Bir veya İyi derken çeşitli niteliklerden değil, özdeşliklerden bahsediyor olduğumuzdur çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi o her şeyden aşkındır. (Anonim) Bunlar dışında da tanrıya herhangi bir sıfat veya özdeşlik atfedilemez Plotinos’a göre. Çünkü biz tanrının ne olduğunu değil ne olmadığını bilebiliriz sadece. Dolayısıyla sadece negatif teoloji yapabiliriz.
  • O kendisi güzel olmadığı halde her güzelliğin kaynağı, kendisi hiçbir forma sahip olmadığı halde her formun kaynağı, kendisi düşünen ve zeki bir varlık olmadığı halde her düşüncenin ve her zekanın kaynağı, kendisi tam anlamıyla bir şey olmadığı halde, her şeyin prensibi, ölçüsü ve gayesidir.

“Bir’e kendi zayıf tarzımızla ancak işaret edebiliriz.”

plotinos
  • SORU: Bir hakkında nasıl konuşacağız peki? Veya konuşabilir miyiz?
  • CEVAP: “Onun ne olduğu hakkında tümüyle sessiz kalarak ne olmadığını söyleyebiliriz” diyecektir Plotinos. Çünkü tanrıya iç algıyı yüklemek ve onu bireysel bir varlık yapmak onu küçültmek olur. Herhangi bir şeyi ona izafe etmek, ona vermek, onu bundan yoksun bırakmaktır. Tanrıyı düşünce veya dille tespit etmeye çalışmak, onu kaybetmektir.
  • SORU: Bir’e olumsuz sıfatlar da yükleyebilir miyiz? Mesela “hareketsiz” diyebilir miyiz?
  • CEVAP: Hayır. Onun bir niteliğe sahip olduğunu söylememek, onun o niteliğe sahip olmadığını söylemek değildir. Bir, bu niteliklerden azadedir, münezzehtir demektir bu.
  • SORU: Bir ve Madde arasında bir benzerlikten bahsediyorduk geçen program.
  • CEVAP: Bir’le madde arasındaki fark maddenin kendisi itibariyle bilinemez olmasının nedeni onun yokluğu, karanlığıyken Bir’in bilinmezliğinin nedeni akılsal bilgiyle kavranılması mümkün olmayan bir göz kamaştırıcılığa sahip olmasıdır.
  • Aklı bilmek için duyusal bilgiyi, biri bilmek için akılsal bilgiyi aşmamız gerekir.
  • Maddeyi ikinci bir mutlak gibi düşünmemeliyiz tabii ki. Aristoteles’in ilk madde ile ilk formun aynı şey olduğunu söyleyen iddiasını hatırlayarak maddenin son tahlilde tanrının sonsuz üreticiliğinden, tükenmez kudretinden başka bir şey olmadığını bilmemiz gerekiyor.
Aşk
  • SORU: Bir akılsal olmadığı için Akıl ile bilinemez. Her ne kadar negatif teoloji yaparak onun bilinemez olduğunu söylüyorsak da akılsal bilginin dışında, onu aşarak bilmenin, ona ulaşmanın bir yolu var mı? Bu program ve önceki programlarda Ruh’un Akıl’ı aşarak Bir’e ulaşabileceğimizi söylemiştin, o halde var. Peki nasıl?
  • CEVAP: Böyle bir imkânımız var ve Plotinos bunun aşk ve güzeli arzu etme yetimiz olduğunu söylüyor. Plotinos’a göre, Platon ve Aristoteles’in aksine, tanrının bilgisine akılsal-felsefi bilme ile erişilemez.

“Akıl ve hayat, İyi’nin dünyasına ait olup, arzu edilir şeylerdir. Ancak onlar bu arzu edilirliklerini İyi’nin dünyasına ait olmalarına borçludur. Böylece onların her ikisi de ışıyan bir güzelliğe sahiptir ve Ruh’un onların peşinden koşmasının nedeni onların bu dünyadan gelmiş olmaları ve insanı bu dünyaya götürmeleridir. Hayat ve Akıl’a karşı duyulan şiddetli aşkın nedeni, onların kendileri değildir, yukarıdan (İyi’den), kendi doğalarından tümüyle farklı olan bir şey almış olmalarıdır.”

plotinos
  • Geleneksel anlamda bakarsak aşk dediğimiz şey güzele, güzelliğe yöneliktir ve bu estetik alanına girer. Eğer Bir’e duyulan şiddetli arzuya aşk dersek ona güzel demekte de sakınca görmez Plotinos.

“Kendisini güzel kılan ve böylece meydana getirdiği aşkın konusu yapan, İyi’dir. Ruh bu yukarıdan gelen şeye sahip olduğu için arzu duyar, aşık olur. Bu şey olmasa Akıl’ın kendisi bile bütün sevimliliğine rağmen Ruh’u harekete geçirmez.”

plotinos
  • SORU: Yani Plotinos’a göre varlıktaki en üst şey akıl değil güzelliktir. Öyleyse bizim nihai amacımız da akıllı olmak değildir, bu güzelliğe erişmek midir? Bir’de bir güzellik mi vardır? Varsa bu nasıl bir güzelliktir?
  • CEVAP: Evet, Akıl’a erişmek Ruh’u tatmin etmez, ötesine ulaşmak ister. Biz daha önce Platon’da da İdeaların güzel olduğunu söylemiştik. Benzer şekilde Akıl da güzeldir fakat onun güzelliği formun, simetrinin, düzeninin simetrisidir. Fakat İyi’den gelen ve Ruh’u harekete geçiren güzellik, hayatın, hareketin, eylemin güzelliğidir Plotinos’a göre ve Ruh esasen buna aşık olur.
  • Madde, şeyler içinde güzellikten en uzak olandır. Güzellik ona Form’dan gelir. Form güzelliğini Akıl’dan, Akıl ise güzelliğini Bir’den alır. Bu yüzden gerçek sevilen (maşuk) Bir’dir.
  • Biz her ne kadar bilme diyorsak da aslında ortada bir bilme yoktur çünkü ortada bilen ve bilinen ayrımının olmadığı, fiziksel deneyim veya felsefi akıl yürütmenin veya temaşanın olmadığı bir deneyim söz konusudur. Bu mistik bir vecd hali (ecstasy), bir mistik seziş, aracısız seziş halidir. Plotinos’un bunu dört defa yaşadığını daha önce aktarmıştık. Bu deneyimi şöyle anlatır:

“Burada artık bir ikilik değil, iki şeyin tek bir şey olması söz konusudur.  … O sanki hem sevendir hem sevilen.  Ruh bu durumda bir bedene sahip olan bir varlık olduğunu bilincini kaybeder, kendisine yabancı bir ad vermez. O artık ne insan ne canlı ne varlıktır; hiçbir şey değildir. Bu durumda artık ne zaman vardır ne de zamana karşı bir ilgi. Aradığı şey oydu ve onu bulmuştur. Ona bakar, kendine bakmaz. … Aradığı şeyin o olduğunu bilir. … Eskiden hoş karşıladığı her şeye (mevki, güç, zenginlik, güzellik, bilgi) küçümsemeyle bakar… Artık hiçbir felaketten korkmaz.”

plotinos
  • Plotinos felsefesinde mutlak ve tek gerçek olan tanrısal hayatın derece derece bir yayılış olduğu söylemiştik. Bu yayılan varlığın son gayesi de tanrıda yeniden erimek, onunla yeniden birleşmektir. Bu felsefenin, bu sürecin sürekli tekrar ettiği bir panteist felsefe veya teoloji olduğunu böylelikle yeniden görmüş olduk.
  • Sonuç olarak Plotinos metafiziğinin nihai öğretisinin varlığın temelinin bilinemez olduğudur. Bu duyusal veya akılsal bilgimizin yetersizliğinden değil varlığın doğasından kaynaklanıyor.
  • SORU: O zaman buna erişmenin bir anlamı da yok?
  • CEVAP: Plotinos’a göre böyle değil. Evet aklımızla bunu bilemeyiz ama varlığı bu sıra dışı deneyimle hissedebiliriz ve hissetmeliyiz de.
 KAYNAKLAR:
İlkçağ Felsefe Tarihi 5. Cilt - Ahmet Arslan
Felsefe Tarihi - Macit Gökberk
Felsefe Tarihi - Alfred Weber

İLERİ OKUMA:
Timaios - Platon
Şölen (Sempozyum)- Platon
Plotinos ya da Bakışın Saflığı - Pierre Hadot

Etiketler:.

Rate it
Önceki bölüm

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Bir Yorum Yazın

Mail adresiniz burada gösterilmeyecektir. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.