play_arrow

Ortaçağ Felsefesi

Ortaçağ Felsefesi: Genel Özellikleri

Bilal A. Ocak 14, 2020 17388 1 3


Background
share close

ORTAÇAĞ

Tarihsel Bir Dönem Olarak Ortaçağ

  • Felsefi dönemlerdeki farklılıklar dönemler arasında topyekûn değişiklikler söz konusu olduğu değişir. Tarz, tavır ve öncüller değişmiştir bu durumda.
  • Yine de ortaçağı incelemeye başlayan bir öğrencinin öğrenmesi gereken ilk şey, Ortaçağ diye bir şeyin olmadığıdır. Biz her ne kadar ortaçağ felsefesinden bahsediyor olsak da hiçbir kültür alanında bu kadar net ayrımlar olmadığı gibi ortaçağın da kendi içinde çeşitli sınıflamaları ve ayrımları olduğunu göreceğiz ama kısaca felsefe söz konusu olduğunda ortaçağda bir merkezin olmadığını söyleyelim şimdiden.
  • Kabaca Ortaçağ felsefesi Antik çağ ile Modern çağ arasındaki kalan döneme denir. İkinci yüzyılda Hristiyan apolojistleri (veya 5.yy Agustinus) ile başlar ve 14.yy sonlarındaki Rönesans hareketleriyle sona erdirilir.

Ortaçağdaki Dört Temel Felsefe

  • Hristiyan felsefesi; bin yıllık sürecin tamamını kapsar, Latince icra edilmiştir.
  • İslam felsefesi; 6-11 yy. arasında Arapça ve Farsça icra edilmiştir.
  • Yahudi felsefesi; İbranice icra edilmiştir.
  • Bizans felsefesi; Hristiyan Bizans İmparatorluğu içinde Yunanca yapılan felsefe.

Dört Temel Felsefenin Ortak Paydaları

  • Bu gelenekler kendi aralarında önemli farklılıklar barındırsa da ortaçağ felsefesi karakterini taşırlar. Bunlar :
  • Ortak felsefi mirası (Grek felsefesi) paylaşmaları.
  • Bu dört geleneğin filozofları birbirlerinden epey etkilenmişlerdir.
  • Vahye dayalı tek tanrılı dinlere inanan kültürlerde icra edilmişlerdir; bu felsefeler dini öğretileri temellendireme çabası sergileyen dinle ilgili olan, dinden etkilenmiş olan felsefelerdir. (Tanrının varoluşu ve doğası, yaratılışın anlamı, insanın doğası ve amacı gibi konular temel problemlerdir.)

Ortaçağda Dinin Yeri

  • Ortaçağda din, Yeni Çağda bilimin görevini yerine getirmiştir. Din temel ve doğru bilgi kaynağıdır. Filozof imanın verilerini temel almış, bu verileri anlamlandırmak, açıklıkla ifade etmek için aklı ya da Yunan felsefesinin araçlarından faydalanmıştır. Felsefe dine teorik bir çerçeve sunmuştur.
  • Bilim temelli, bütünüyle dünyevileşmiş, pozitivist felsefenin etkisi altında, ilerleme düşüncesine inanmış olan günümüz modern insan için bu felsefeyi anlamak zordur.
  • Bu felsefeyi anlamak için yapılan iki genel yanılgı ya aşırı tarihselci yorum ya da abartılı tarih dışıcılıktır. Yani ya bu felsefe günümüz felsefesiyle tamamen alakasızdır ya da günümüz felsefesine doğrudan dahil edilebilir şekilde ele alınmasıdır.
  • Matematiksel ve bilimsel düşünceden yoksun olduğu, kısır tartışmalar ve temelsiz spekülasyonlarla meşgul olunduğu gerekçesiyle 20.yy ortalarına kadar bu bin yıllık süreç karanlık çağ olarak adlandırılmıştır. Bu dönemin felsefesi de ciddi olarak ele alınmaya ve tartışılmaya değmez bir felsefe olarak görülmüştür.

ORTAÇAĞ FELSEFESİNİN ÖZELLİKLERİ

Ümmetlerin Felsefeleri

  • İlkçağ felsefesi bir halkın (Yunan veya Atina) felsefesi, Modern felsefe bireylerin felsefesiyken Ortaçağ felsefesi bir dinin, ümmetin felsefesidir. Hristiyan ve Müslüman filozoflar tarafından yapılmıştır.
  • Antik ve modern felsefe toplum sözleşmesi ile, ortak çıkar ve iş bölümü ile bir araya gelmiş toplulukların ve bireylerin felsefesiyken ortaçağ felsefesi belirli peygamber/tanrılar etrafında toplanmış ümmetlerin felsefesidir.

Dinin Hizmetine Sunulmuş Bir Felsefe

  • Felsefe ilkçağda diğer tüm disiplinlerin anası, modern çağda bilgi ağacının köküyken ortaçağda teolojinin bir kolu olmuş, teolojinin hizmetine sunulmuştur. Bu felsefede sadece teoloji konuşulduğu anlamına gelmez. Etik, estetik veya epistemoloji de konu edinilir fakat bunlar teolojik zeminde işlenir.
  • Ortaçağ ise felsefenin problemleri tamamen öte dünya ile ilgilidir. İlkçağda insanın doğa ile ilişkisi önemliyken ortaçağda insanın tanrı ile ilişkisi ön plandadır.
  • İlkçağda insanlar doğa bilimleriyle insanın kendi başına iyi ve mutlu bir yaşam sürdürmesinin yolunu aramasına imkân verirken ortaçağda bu hem yanlış hem de tehlikeli olarak görülür çünkü insan kendi başına yolunu bulamaz, kaybolur; bu yüzden vahye ve vahyin yorumlanmasına ihtiyaç duyar.

Kahramandan Kurtarılmayı Bekleyen Çaresiz İnsana

  • Yunan felsefesinde etik toplumsal bir zemin üzerine temellendirilirken ortaçağda etik teolojiktir ve tanrının emirlerine uygunluk değerlendirilir.
  • İlkçağda bireysel güç/güzelliğe dayanan bir kahramanlık vardır bireyde. Birey kendi başına mutluluğu elde etmeye muvaffak olabilirdi.
  • Tanrı yüksek bir ideal gerektirdiğinden ortaçağ insanı eksikliğini, başarıszlığını, günahkarlığını her zaman duyumsar. Bu insan güçsüz, günahkârdır ve bir hiçleşme süreci ön plandadır. Kötümser bir felsefe söz konusudur. Dünya çile yeridir.
  • Yaratıcıdan ayrı düşmüş ortaçağ insanı kendisine yabancı bu evrenden kirlenmeden kurtulup yaratıcısına kavuşmak ister. Bu yüzden felsefesi tümüyle pratiktir.
  • İlkçağda mikrokozmos olan insan makrokozmosun parçasıdır. Ortaçağda ise insan kendisine yabancı bir evrende yaşar hale gelmiş. Problemi insanın yaratıcısına temiz (kirlenmemiş) olarak nasıl gideceği olmuş.
  • Bunun için de arınma gerekir. Burada da “kurtarıcı bilgiye” ihtiyaç duyulur. Modern çağda insan yeniden doğaya dönecek ve kendisinin bir yıldız tozu olduğunu düşünecektir.

Felsefe Dinle Bütünleşmiş Formda Devam Eder

  • Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bir çeşit devamıdır. Aynı kavramları kullanır.

“Doğanın, insanın dahil bütün unsurları, tutarlı, düzenli ve anlamlı bir evren içindeki yerlerine göre anlaşılır. Kilise işte bu kozmolojiyi Hristiyan öğretiyle uzlaştırdı.”

  • Ortaçağda evren teolojiktir. Tanrı tarafından bir amaca göre yaratılmış ve düzenlenmiş, statik bir sistemdir.
  • İlkçağ felsefesi dinamik, değişen/gelişen bir felsefeyken ortaçağ olmuş/bitmiş bir felsefedir. Vahiy gelmiş ve bitmiştir; dolayısıyla değişiklik yoktur.
  • İlkçağdaki “en yüksek iyi” gibi hiyerarşik bir varlık Ortaçağda da (Tanrı) vardır.
  • Ortaçağ felsefesi de ontoloji üzerinde yükselir. En yüksek varlık olan tanrıdan bahsedilirken bilgi ve etik de konuşulmuş olacaktır; yani felsefenin genel olarak yaşamaya devam eder.
  • Ortaçağ felsefesinin merkezinde tanrı vardır. Bu felsefede önce tanrı kanıtlanır sonra felsefe yapılır.
  • Ortaçağda felsefe inanca, inanç da vahye tabidir.

“Anlamak için inanıyorum.”

KLEMENT
  • Otoriteye duyulan inanç temel alındığı için eleştiriye ve şüpheye kesinlikle kapalıdır.
  • Tümellerin varlığı tartışması ortaçağ felsefesinin temel konusudur. Bu konudaki düşünce öyle önemlidir ki tümeller konusunda düşünce idealizmden realizme, sonra da nominalizme evrilerek modern çağı başlatacaktır.
  • Tanrı mutlak iyiliktir. Südur teorisiyle ondan taşan iyilik varlık hiyerarşisine göre dağılır ve azalır. Böylelikle kötülük problemi izah edilir.
KAYNAKLAR:

Felsefe Tarihi - Macit Gökberk
Felsefe Tarihi - Alfred Weber
Ortaçağ Felsefesi - Ahmet Cevizci
Ortaçağda Felsefe - Etienne Gilson
İlkçağ Felsefe Tarihi 5. Cilt - Ahmet Arslan
Ortaçağ İslam Kültüründe Felsefe - Mehmet Dağ - Hasan AYDIN
İslam Felsefe Tarihi - Henry Corbin

Etiketler:.

Rate it

Yorumlar

Henüz 1 yorum yapıldı.
  1. Ortaçağ Felsefesi Blogu on Mart 28, 2021

    orta çağları temsil etse de, başlangıç ​​noktası Hippo Aziz Augustine (354-430) ile dördüncü yüzyıla kadar uzanmaktadır. Augustinus’un çoğunlukla Plotinus ve Porphyry gibi Neo-Platonik düşünürlerden etkilenen derin, sistematik Hıristiyan felsefesi, İkinci Klasik dönemden Orta Çağ’a kadar olan boşluğu doldurdu. Ayrıca, düşüncesi ortaçağ felsefesi üzerinde o kadar derin bir etkiye sahipti ki, onu dönemin tarihsel anlatımının dışında bırakmak tamamen yanlış bir temsil olurdu. Ortaçağ felsefesi dönemi haklı olarak Hristiyan felsefe çağı olarak adlandırılabilir.

Bir Yorum Yazın

Mail adresiniz burada gösterilmeyecektir. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.