play_arrow

Ortaçağ Felsefesi

Ortaçağ Felsefesi: Patristik, İslam ve Skolastik Felsefe

Bilal A. Ocak 23, 2020 13022 1


Background
share close

ORTAÇAĞDA FELSEFE GELENEKLERİ

PATRİSTİK FELSEFE

Genel Özellikleri

  • Hristiyan dini ve öğretisini felsefenin kavramsal araçlarını kullanarak temellendirmeyi amaçlamıştır. Yeni Ahit’in öğretilerine göre anlam kazandırma, felsefi açıklama getirme bu felsefenin temel motivasyonu olmuştur.
  • Felsefe, teoloji ve dinin doğruları bir bütünün ayrılmaz öğeleri ya da parçaları olarak değerlendirilir.
  • Bu felsefe aplojistlerle (savunma yazanlar) başlar. (II.yy)
  • Hristiyan olan bu ilozoflar felsefeyi kullanarak Hristiyanlığı açıklamak ve anlatmak kaygısı gütmüşlerdir.
  • Kimisi din adamları da tam anlamıyla felsefe karşıtlığı ve düşmanlığı geliştirmiştir.
  • Patristik Felsefe üç dönemde incelenir:

1. Dönem (1-2. YY)

  • Hristiyanlık hakiki felsefe olarak ele alınır
  • Hristiyanlar, Pagan (Yunanlı) ve Gnostiklerin düşüncelerine karşı Hristiyanlığı korumaya çalışırlar.
  • Platon düşünceleri ile Hristiyanlık ilk tanıştığında hangisinin üstün olduğu ile ilgili tartışmalar ortaya çıkar. Burada geçen felsefe kutsaldır. Bu sayede felsefe (tanrı bilgisi) elde edilir.
  • Hristiyanlar hakikate din/İsa ile erişilebileceğini öne süren apolojiler yazarlar.
  • Önce çıkan isimler: Aristeides, Aziz Justinus, Tatianus, Athenagoras, Aziz İreneus, Tertullianus.

2. Dönem (2.yy-450)

  • Zirve dönem, altın çağdır.
  • Hristiyan dogmalarının Yunan düşüncesinin terminoloji ve kavramsal çerçevesiyle ifade edildiği dönemdir.
  • Hristiyanlık ve Helenistik felsefe (Plotinus) arasındaki etkileşim, İskenderiye okulunda birleşmesi, uyuşması söz konusudur. Bu felsefe Yunan felsefesinin ulaştığı son biçimdir İskenderiye.
  • Bu dönemde felsefe artık Hristiyanlığa dahil olmuştur. Hristiyanlık dogmaları felsefi kavramlarla açıklanır.
  • Öne çıkan isimler: Klement, Origenes, Aziz Gregorius, Aziz Augustinus.

3. Dönem (450-800)

  • Bir nevi gerileme dönemidir.
  • Bu dönemde yenilik yoktur. Önce söylenen şeyler yeniden ele alınıp tekrarlanır.
  • Pagan ve Gnostik felsefe ile mücadele kayda değer tek gelişmedir.
  • Öne çıkan isimler: Sahte Dionisos, Boethius

İSLAM FELSEFESİ

Tarihi

  • İslam felsefesinin en önemli yönü Antik Felsefe ile Skolastik Felsefe arasında bir köprü görevi üstlenmesidir.
  • MS 750 tarihinden itibaren başlayan İslam felsefesine kadar Avrupa’da kemikleşmiş bir Hristiyan felsefesi söz konusudur.
  • Hristiyan doğunun İslamlaşma sürecinde doğunun felsefe ve bilim merkezi Harran, dili Süryanicedir. Batıdan kaçan filozofların ve bilim adamlarının sığınağı olan Harran, batı felsefe metinlerinin yoğun çevirilerinin yapıldığı bir yerdir.
  • Arap seferleriyle ele geçirilen doğu İslamlaştırılmış ve batı bilim ve felsefesi de Süryanilerden Müslümanlara geçmeye başlamıştır.
  • Emevi sonrasında Abbasi devletlerinin başkentleri ve entelektüel merkezi olan Bağdat, Şam ve Ray şehirlerinde Harran ve batıdan gelen bilim ve felsefe metinleri Arapçaya çevrilmeye başlanır.
  • Abbasilerin kuruluşuna kadar olan dönemde felsefe ile tanışmamış Müslümanlar bu açığı kelam ile gidermişlerdir.
  • 9. asırda, bilhassa bir çeviri bürosu olan Beytül Hikme’nin kuruluşuyla dünyanın dört bir tarafından gelen metinler, bilim ve felsefe içerikleri yoğun bir şekilde Arapçaya çevrilmiştir. Dünyada eşi olmayan bu çeviri faaliyeti sırasında felsefe metinleri de çevrilmiş ve felsefe kavramları Arapçaya kazandırılmıştır. Bu sayede 10. asırda Arapça bir bilim dili haline gelecektir.
  • Daha önce kelamcı olan çevirmenlerden bazıları İslam coğrafyasının ilk filozofları olacaktır (Örn: El-Kindi)
  • 8-11 asırları arasında yaşayan Endülüs Emevi devleti sayesinde Arap coğrafyasının bilim ve felsefesi Avrupaya tekrar taşınma şansı bulacaktır. Endülüs Emevi’lerinin yıkılışı ile oradaki kültürel faaliyetler tekrar durma noktasına gelecek, azınlıklar (Sefaret Yahudileri) tekrar doğuya kaçacaktır (Osmanlıya).
  • Türkmen ve Moğol akınları ile bu birikimin sonu gelecektir. Bir daha da belini doğrultamaz İslam felsefesi.

Genel Özellikleri

  • İslamın temel kaynağı Kuran’dır. İslam coğrafyasının felsefe ile tanışması öncesinde Kuran’ı yorumlamak için kelam formu kullanılmıştı. İlk filozoflar da kelamcılar arasından çıkacaktır.
  • Hristiyan felsefede dogmalar felsefe ile açıklanmaya çalışılıp felsefe dinin hizmetine sunulurken, İslam’da tek tanrı inancı dışında dogmalara izin verilmez ve dogmayı yorumlayacak otoritelere (ruhban sınıfı) izin verilmez. İslamda muktedir dogmatik bir teoloji yoktur, felsefe rasyonel bir faaliyettir.
  • Hristiyan doğunun İslamlaştırılması sürecinde karşılaşılan toplumsal ve ahlaki problemleri aşmak için de felsefe uygun araçlar sunmuştur.
  • Sadece Yunan felsefesinden beslenen Hristiyan felsefesinin aksine, Asya’dan da beslenen İslam felsefesi, doğu ile batının kesiştiği bir noktada gelişmiş, doğu felsefesinin dinle kaynaşmış formalarını tanıtıp gelişmiştir.
  • Hristiyan felsefesi ile kıyaslandığında sentezleme yeteneği gelişmiştir. İslam felsefesi, doğu mistismi ile batı rasyonalizmini bir araya getirmiştir. Kolay olmayan bu etkinlik Gazali sonrası mümkün olmamıştır.
  • İlk İslam filozofu El-Kindi Yeni-Platoncu çizgideyken hocası Bağdat Aristotelesçiler okulunun kurucusudur. Bu iki öğretiye alternatifler de mistik doğu felsefesi çalışmalarıdır.
  • Yeni-Platoncu ve Aristotelesçi okullar ve ürettikleri felsefe, din-felsefe çatışmasını doğurur. Çatışma ile ortaya çıkan gerilim ile üç ana akım tepki ortaya çıkar:
    • El-Kindi, İbn-i Sina ve Farabi’nin yapacağı; karşıtlıklar arasındaki gerilimi yumuşatmak, uzlaştırma çabası.
    • Dini felsefeye tabi kılarak, felsefe geleneğini ilerletmek; İbni Rüşt
    • Din ve geleneğe dört elle sarılarak felsefeye bütünüyle düşman olmak; Gazali.
  • Hristiyan felsefesi, Hristiyan dogmalarının Yunan felsefesi ile temellendirilmesi, açıklaması iken, İslam tevhit, birlikçi model altında (üçlü teslisin aksine) rasyonel akıl yürütme üzerine kuruludur.
  • İslam, felsefe ile tanışmadan önce kelam vardır. İlk dönem kelamcılar Mutezili olarak bilinip İlsam inancını rasyonellikten yola çıkarak savunmaya, anlatmaya çalışırlar. Aşkın bir yönü olan kelam, Ortodoks (Sünni) İslamın dogmasına yol açacaktır.
  • İslam felsefesinin varlık konuları (anlayışı) Hristiyan felsefesindeki hiyerarşik varlık anlayışında olduğu gibidir. Tanrıdan başlayarak maddeye doğru bir hiyerarşi kurulur.
  • Evren “hadis”tir. Sonradan tanrının isteği ile yaratılmıştır ve sonludur (kıyamet).  Yaratılış genellikle taşma ile açıklanır.
  • Ruh bedenden önce yaratılmış ve sonradan bedene girmiştir. Bilen, düşünen, eyleyen ruhtur.
  • İnsanda tanrının ona verdiği cüzi iradeye sahiptir; irade temelde tanrısal bir nitelik taşır. Özgür iradeyi taşıyan insan yaptıklarından sorumludur. İnsan özgür iradesi ile hayır ve şerden birini seçer.
  • İslam felsefesinde iki temel akım vardır:
    • Tabiatçılık ve Kurulu Dinlere Tepki; İbni Er-Ravendi, Ebu Bekr Zekerriya Er-Razi öne çıkan filozoflardır. Bu zındık filozoflar her şeyi zamana bağlayıp tanrıyı reddeder ve evrendeki tüm yaratıkların bilge bir tanrı tarafından yaratıldığını ama öte dünyanın olmadığını iddia ederler. Bu tasnif Gazzali tarafından yapılırken dehriler ile tabiatçılar pek ayrılmaz.
    • İlahiyatçılar: Farabi, İbni Sina, İbni Rüst gibi Sokrates ve Aristoteles öğretilerini takip eden ve dini görüşü reddedenler. İlahiyatçılar genel olarak dini hayal ve sembolle ilişkilendirerek onun peygamberler aracılığıyla halka anlatmak üzere geldiğini, felsefenin ise eğitimli ve akıllı insanlar tarafından yapılıp aynı şekilde tanrıya ulaşmak üzere yapıldığını söylerler. Kimi filozoflar bunlardan birine öncelik verirken kimisi ikisini denk görür.

SKOLASTİK FELSEFE

Genel Özellikleri

  • 8-15. yy arasındaki dönemi kapsar.
  • Skolastisizm “okullu” anlamına gelen “skolastiknus / skholastikos” kelimelerinden türemiştir.
  • Özünde Hristiyan teolojisinin felsefi ve meteoloji açısından rasyonel ve tutarlı bir bütün olarak ortaya konmasını amaçlayan bir harekettir.
  • Formel olarak okulda okutulan, aktarılan ve tartışılan felsefedir; dini eğitim kurumlarının bir parçası olarak yaratılmış bir felsefedir. Yeni felsefe eğitimi kurumsallaşmış ve bu kurumsallaşma üniversiteyi kurmuştur. Ortaçağın evrensel kültüre yaptığı en önemli katkı üniversitedir.
    • Kurulacak üniversiteler sayesinde felsefe teolojiden ayrılacak ve uzmanlaşan bir akademik disiplin olacaktır.
    • Hazırlık döneminde Boethius, olgunluk döneminde Aristoteles ve çözülme döneminde yeni bir Aristoteles yorumu etkili olur. Bu okullarda felsefe diyalektik bir yöntemle tartışılır. (Soru -> Argüman -> Tartışma -> Sonuç)
    • Bu diyalektik yöntem sayesinde bir takım şeyleri tartışmasız kabul etmenin önüne geçilmiş olur.
    • Okullarda okutulan müfredat tradisyoneldir. Bir geleneğin korunması ve sürdürülmesini amaçlayan bu felsefede yenişen öğrenciler görkemli bilgelik anıtına kendi küçük taşlarını eklemeden önce uzmanlaşmaları gereken yedi sanat vardır: mantık, gramer, retorik ile aritmetik, geometri, astronomi, müzik.
    • Müfredat esas olarak İncil ve kilise babalarının yazı/görüşlerine dayalıdır.
  • Din ile felsefe ve vahiy ile akıl arasında yakın bir ilişki kurulur. Skolastik dönemde felsefe, aklın kendine ait konuları olan bir disiplin haline gelir. Teolojiye ulaşmak için zorunlu bir hazırlık alanına dönüşmüştür. Böylece “Hristiyanlığı anlamaya çalışan” bir felsefe olup çıkmıştır.
  • Bu felsefenin özünü (konusunu) tanrının varoluşu, insan kişiliğinin değeri, doğaüstü varlık düzeni, insan bilgisinin nesnelliği, özgürlük ve kötülük problemi ve tümeller konusu oluşturur.
  • Skolastik felsefede, felsefenin Hristiyanlıkla bağdaştırılması konusunda homojen bir tavır sergilenir. Bu felsefede, felsefe teolojiye entegre edilirken, müstakil bir disiplin olmasına imkan tanınmıştır.
  • Temel sorunsal insan varlığının kurtuluşu olduğu için son döneme kadar bilim pek yer işgal etmez.
  • Bilgideki rasyonalist tavrı nedeniyle insan bilgisinin nesnel olduğu kabul edilmiş, Ortodoks Hrisityanlığıa uygun düşünceler geliştirilmiştir.
  • Genel olarak Aristoteles felsefesine dayanmış ve özdeşleşmiştir. Bu ortaçağ sonlarında ortaya çıkacak doğa felsefesinin temelinde yer alacaktır.
  • Skolastik Felsefe dört dönemde ele alınır:

Hazırlık Dönemi (8-9.yy)

  • Aziz Augustinus’un üzerinde durduğu konular çalışılmaya devam eder, Platonculuk etkili olmayı sürdürür. Öne çıkan filozof John Scotus Erigna’dır.

Erken Skolastik (9-12.yy)

  • Bu dönemde filozoflar sistem kurmamış, teknik problemlerle uğraşmıştır.
  • İnançla akıl arasındaki ilişki ve tümeller konusu ele alınmıştır.
  • Öne çıkan filozoflar: Aziz Anselmus, ve Petrus Abelardus’tur.

Yüksek Skolastik (12-14.yy)

  • Aristoteles eserlerinin Arapçadan tercüme edilmesi ve Paris üniversitesinin kurulmasıyla başlar.
  • Yeni kurulan üniversiteler dönemin felsefesinde çokça etkilidir. Bu üniversitelerin Aristoteles yorumlarının etkisi ve kullanılan diyalektik tartışma yöntemi üniversitelerin etkisini gösterir. Skolastik çağda bu eğitimden geçmeyen filozof yoktur.
  • Önce çıkan isimler; Aziz Bonanventure, Aziz Thomas, Roger Bacon, John Duns Scotus’tur.

Gerileme Dönemi (14-15.yy)

  • 14-15.yy arasındaki dönemdir ve geleneksel düşünceye yönelik eleştirel bir tavır görülür.
  • Yüksek Skolastiğin felsefe ve teoloji birlikteliği, mantıksal tezini yıkmıştır.
  • Tümeller konusundaki realist tavrı nominalizmle değiştirmiştir.
  • Dine zarar vermeden bilim ve felsefeyi öne çıkarmıştır.
  • Büyük sentezin çökmeye başladığı bu çağ, modernleşmenin başladığı çağ olur.
  • Nominalizm, kavram realizmiyle belirlenen via antiquasıyla (geleneksel görüş) kıyaslandığında via modernayı, yani modern görüşü temsil eder.
  • Dönemin en önemli filozofu Ockhamlı William’dır.
KAYNAKLAR:

Felsefe Tarihi - Macit Gökberk
Felsefe Tarihi - Alfred Weber
Ortaçağ Felsefesi - Ahmet Cevizci
Ortaçağda Felsefe - Etienne Gilson
İlkçağ Felsefe Tarihi 5. Cilt - Ahmet Arslan
Ortaçağ İslam Kültüründe Felsefe - Mehmet Dağ - Hasan AYDIN
İslam Felsefe Tarihi - Henry Corbin

Etiketler:.

Rate it
Önceki bölüm

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Bir Yorum Yazın

Mail adresiniz burada gösterilmeyecektir. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.